Misyonumuz
Irkçılık, İslam düşmanlığı ve Antisemitizm ile mücadele
İnsanların; dinleri, dilleri, renkleri ve etnik kökenleri nedeni
ile uğradıkları ayrımcılık, toplumsal barış için büyük bir sorun
oluşturmaktadır. Müslümanlara ve Yahudilere yönelik aşağılayıcı
sözlerin kullanılması ve saldırıların yapılması ne yazık ki istisnai
durumlar değildir. Bugüne değin birçok kez ırkçı ideolojinin
toplumun merkezine nüfuz ettiğine şahit olunmuştur. Irkçı
saldırıların sayısının artması ve medyada kullanılan İslam
karşıtı söylemler ırkçılığın toplumun merkezine yerleştiği
gerçeğini kanıtlamaktadır. Almanya Federal Kriminal Dairesi
kayıtlarına göre 2015 yılında sadece Almanya’da ibadethane ve camilere 75 ırkçı saldırı yapılmıştır. 2017 yılındaysa sırf camilere ve müslümanlara olan sadırıların sayısı 950’ye yükselmiştir.
Göçmen kökenli gençlerin desteklenmesi
Küreselleşen dünyada çok dillilik ve çok kültürlülük bireye ayrıcalık sağlamaktadır. Biz Türk kökenli gençlerimizin anadilini ve yabancı dil öğrenimini destekliyor, Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında öğrenci değişim programlarının yoğunlaşmasını, okul, meslek okulu ve yüksek okul diplomalarının iki taraflı tanınmasını talep ediyoruz.
Kentleşme ve entegrasyon
Getto ve etnik ayrışmanın oluşması topluma intibakı kolaylaştıran kentleşme politikaları ile engellenebilir. Mevcut olan getto mahalleler ve bölgeler farklı kesimlerin bir arada yaşama kültürüne uygun olarak tasarlanmalı ve teşvik edilmelidir. UID, yaptığı sosyal projeler ile mültecilerin yaşadıkları ülkenin toplumuyla bütünleşmesine önemli bir katkı sağlamayı arzulamaktadır.
Dünya çapında ve özellikle Avrupa’da gözlemlenen ırkçılık, demokrasimiz ve ortak değerlerimiz için ciddi tehlike oluşturmaktadır. Bu nedenle kurumumuz ırkçılık, İslam düşmanlığı ve antisemitizm ile mücadeleyi çalışmalarının merkezine koymaktadır.
Çifte vatandaşlık hakkının tanınması
Çok kültürlülük toplumumuzun yaşam realitesidir. Ancak, çifte vatandaşlık hakkının tanınması bu realiteye uygunluk göstererek kimlik çatışmalarını önleyecektir.
İslam’ın resmi din olarak tanınması
İslam ve Müslümanlar, tüm dünyada toplumun ve yaşamın ayrılmaz birer parçasıdır. Sadece Avrupa’da yaklaşık 7 milyon Türk yaşamakta ve büyük bir çoğunluk kendini Müslüman olarak tanımlamaktadır. İslam’ın resmi din olarak tanınması Avrupalı kurumlar ve çoğunluk nezdinde toplumda hak ettiği saygıyı ve diğer semavi dinler gibi eşit değeri görmesini sağlayacak toplumsal barışa katkı sağlayacaktır.